Probiyotik Ev Yoğurdu Patojenlere Geçit Yok

Probiyotik Ev Yoğurdu / Haydar Yılmaz

Probiyotik Ev Yoğurdu

Probiyotik Ev Yoğurdu

Probiyotik Ev Yoğurdu

Bugün arkadaşlarla kendi aramızda konuşurken Sevgili Yeşim hanımın önerisi ile bu kavramı kullanmaya karar verdik.

Türkiyede dünyada eşi benzeri olmayan bir durum yaşanıyor. Özellikle şehirlerde, evlerde mutfaklarında yoğurt mayalayanların sayısı hızla çoğalıyor.

Bir istatistik araştırmasından aldığım bilgiye göre yanlışta olabilir tabi; 1 milyon ton endüstriyel yoğurt tüketiliyorsa ülkemizde 2 milyon ton ise evlerde yapılan yoğurtlar tüketiliyor.

Bunun yarısı şehirlerde evde mayalanan yoğurtlar. Yani şehirlerde 1 milyon ton yoğurt mayalıyoruz. Dünyada bunun örneği yok..

Her Şey Ne Zaman Başladı

Probiyotik Ev Yoğurdu Patojenlere Geçit Yok

Probiyotik Ev Yoğurdu Patojenlere Geçit Yok

Endüstriyel yoğurtlar tartışılmaya başlandığında tabii…

Bu market rafındaki yoğurtlar neden ekşimiyor, neden küflenmiyor, neden sulanmıyor; sorularının cevapları arandı.

Bu arayış sonucu endüstriyel yoğurt tüketiminde ciddi derecede düşüşler olmaya başladı. Çiğ süt talebi inanılmaz bir biçimde arttı. Yoğurt olacaksa çiğ sütten, yağı çekilmemiş sütten olmalı ki o eski kaymaklı özlediğimiz yoğurtlarımıza tekrar kavuşalım düşüncesi yaygınlaştı.

Çiğ süt adeta patladı. Evlerde 3 Lt. ve 5 Lt.lik tencereler ortaya çıktı. Kavanozlar alındı boy boy. Battaniyeler ayrıldı sarmak için. Ve dünyada eşi benzeri olmayan evde yoğurt yapma hareketi başladı.

Bu arada UHT sütte tartışılmaya başladığından UHT süt satışları yoğurttaki düşüşlerden daha çok oldu. Bence sosyolojik olarak tez çalışması yapılması gerekiyor .

Yoğurt tamamda maya .. maya ne olacaktı.? Yoğurttan maya katılacaktı ! Peki hangi yoğurttan?

Önceden yapılmış yoğurttan, komşudan alınan yoğurttan, marketteki yoğurttan veya çiğ süt dağıtanların kendi mayaladıkları yoğurttan katılarak süt mayalanmaya çalışıldı.

Evde yoğurt yapın diyenler çoğaldı. Evde yapmayın marketten yoğurt alın demeye kimse cesaret edemez oldu medyada boy gösterenlerden. Bir ara düşünselerde evde yoğurt mayalama yanlıştır diye kampanya yapmaya cesaret edemediler. Geri çekildiler.

Probiyotik Bakteri İçeren Mayalar

Probiyotik Ev Yoğurdu

Probiyotik Ev Yoğurdu

Normal yoğurt bu şekilde nereden bulunursa bulunan yoğurtlar ile mayalanmaya başlandı. Bizim ise iddiamız bağırsaklarımızda probiyotik bakteriler yok edildiğinden hastalıklara karşı direncimiz azalıyor ve sindirim sistemimiz bozuluyordu.

Daha çok ve daha zengin probiotik bakterilere ihtiyacımız vardı. Geleneksel yoğurdumuzu probiotik bakteriler ile zenginleştirebilir, daha güçlü ve zengin bir içerik kazandırabilirdik.

15 yıllık araştırmalarımızı Probiyotik Bakteri içerikli mayalar ile geliştirdik. Evde Probiotik bakteri içerikli mayalar ile Probiyotik ev yoğurdu yapılmalı idi.

90 veya 100 gramlık küçücük kaplarda probiyotik yoğurt değil koca koca tencere dolusu Probiotik Yoğurt yapmak mümkündü evlerde. Her gün 90 gr. probiotik yoğurt değil, canı çektiği kadar yiyebildiği kadar herkes probiotik yoğurt yemeli idi.

Bu Ülkede Yeni Kulvar Açtık

Biz ülkenin geleceğinde bir yeni kulvar açtık. Eczanelerde probiotik takviyeler daha yeni yeni ortaya çıktığında Probiyotik Ev yoğurdu evlerde yapılmaya ve yaygınlaşmaya başlamıştı bile.

Evde sadece Probiotik yoğurt değil, tüm fermente ürünlerin yapımında probiotik bakteri içeren mayalar sunduk. Probiotik turşular, Probiotik Meyve suları / püreleri, Probiotik bozalar ve diğer fermente ürünler yapıldı.

Kefir, Kımızlar mayalanmaya başladı. Çeşit çeşit sirkeler yapıldı. Ekşi mayamızı Probiotikler ile zenginleştirdik. Probiotik ekmeklerimiz, böreklerimiz, keklerimiz çoğalıyor.

Sevgili Seher hanımın müthiş birikiminden süzülen tarifler ile her gün yeni yeni denemeler yapıyoruz. Yaptığımız, ürettiğimiz her ürün ile aramızda duygusal bağlar oluştu. Canım ekmeğim, canım sirkem diyoruz..!.. Sevgilimiz oldu yaptıklarımız ..

Probiyotik Mutfak Probiyotik Ev Yoğurdu

Karbonhidrat olan her gıdayı fermente edebilen probiotik bakteriler ile evimizde, mutfağımızda bir sürü fermente probiotik gıdalar yapmaya başladık.

Mutfaklarımız önce Mandıra oldu. Şimdi Fermente Probiotik ürün üreten fabrikalara döndü. Soframıza daha çok fermente probiotik gıdalar koymaya başladık.

Sindirim sistemimiz düzeldi, bağışıklık sistemimiz güçlendi. Hastalıklara karşı direncimiz arttı. Hastalandığımızda daha çabuk iyileştik. Şimdi ilaçlara harcadığımız paralarımızla daha çok üretim yapıyoruz .

Eskiden buzdolabımızda antibiotik ve ilaç stokları vardı. Şimdi ise probiotik mayalar ile probiotik gıdalar ile tıka basa doldu buzdolabımız. Aramızda ikinci buzdolabımı alsak diyenler çoğalıyor. Keşke sizinle önce tanışsa idik diyenler, keşke bu gruba önceden girmiş olsaydım diyenler artıyor.

Bu bir probiyotik devrim

Probiyotik ev yoğurtlarımız ile dünyada antibiotik kullanımında 1. ci olan ülkemizde bağırsaklarımızı onararak yeniden kazanacağız.

Hastalıklar bağırsakalrdan başlar sözünü tersine çevireceğiz, Sağlıklı yaşam bağırsaklardan başlayacak. Bağırsaklarımızdaki Mikrobiyotamızı sayısal olarak yine trilyonlarca probiotik bakteriler ile doldurucağız.

Tüm dokulara tutunarak kolonize olmalarını sağlayacağız. Çelikten bir koruma duvarı oluşturacağız. Bağırsaklarımızı ve tüm organlarımızı kimyasallardan, toksinlerden arındıracağız, temizleyeceğiz.

Probiyotik Ev Yoğurdu Patojenlere Geçit Yok

Hastalıklara ilaçlar ile değil, sağlıklı beslenerek probiotik fermente gıdalarımız ile direneceğiz. Geleneksel tüm fermente ürünlerimizi Probiotik bakterilerle daha çok zenginleştirip daha güçlü hale getireceğiz.

Güçlü bir bağışıklık sistemimiz ile daha uzun ve sağlıklı yaşam yelken açıyoruz !..

Haydar YILMAZ
Araştırmacı Yazar

Sirkenin Faydaları Soğuk Algınlığı Böbrek Taşı

Sirkenin Faydaları

Sirkenin Faydaları

Sirkenin Faydaları

Sirkenin Faydaları

Hasan Karatepe

Sirkeyi sadece salatanızda kullanıyorsanız çok şey kaçırıyorsunuz demektir. Sirke soğuk algınlığından, iştahsızlığa, böbrek taşından, kansızlığa bir çok soruna iyi geliyor.

Sinek ısırıklarına sürdüğünüzde kaşınmasını azaltır ve şişmeyi engeller. Saçlarınıza sürdüğünüzde parlaklık ve canlılık verir. Kil ve magnezyum minerallerinin zengin şekilde bulunduğu elma sirkesi sizi bir çok hastalıktan korur.

Kan şekeri ve kansızlık problemi çekenler için son derece faydalıdır. Diyabete ve aşırı terleme sorununa çözüm niteliği taşır.

Herhangi bir nesneden leke çıkarıcı özelliği vardır. Özellikle çay kahve fincanlarınızda oluşan lekeleri çıkarmada çok etkilidir. Mutfağınızda kullandığınız kesme tahtasını temizlemede çok etkilidir.

Özellikle kış aylarında vücudun doğal antibiyotiğidir. Soğuk algınlığı türü hastalıkları yaşamanızı önler. Öksürük ve boğaz ağrısına Anadolu’da ve birçok ülkede kullanılır denenmiştir.

Gazlı içecekler yerine sirke içebilirsiniz…

Doğal elma sirkesinin en tesirli kullanım biçimi, çiçek balı ile karıştırılarak oluşturulur: 

Bunun için 1 bardak su, 1 tatlı kaşığı dolusu elma sirkesi, 1 tatlı kaşığı dolusu çiçek balı. Hepsi iyice karıştırılır ve yemeklerde küçük yudumlarla içilir. 

Sürekli kullanım sayesinde, öncelikle bedenin bağışıklık sistemi güçlenecek ve sizi pek çok hastalıktan koruyabilecektir. 

Bu enerji kokteyli, ayrıca size canlılık ve güç kazandıracak ve ileri yaşlara kadar sağlıklı ve mutlu kalmanıza önemli katkılar sağlayacaktır.

Kolesterole karşı sirke:

Müller, elma sirkesinin besinlerin ve sıvıların bağırsakta emilimini yavaşlatan, suda çözünen bir lif olan pektin açısından zengin olduğunu ve pektinin sindirim sisteminde yavaşça ilerlerken, bağırsaklara yapışarak kolesterol emilimini engellediğini belirtiyor.

Eğer, kolesterolünüz yüksekse yemeklerde düzenli olarak ballı elma sirkesi içmeye devam ederek kolesterolünüzü normale döndürebilirsiniz. Hatta sirkeyi, meyve ya da sebze suyu ile karıştırarak da içebilirsiniz.

Sirkenin Faydaları Anemi:

Sirke, anemiye karşı birebir olan demir, B12 vitamini ve folik asidi, vücudun kolayca emebileceği bir formda barındırır. 

Günde bir defa ılık ballı suyun içinde bir tatlı kaşığı elma sirkesi koyup içmeniz yeterlidir.

Astım ve solunum hastalıkları:

Tüm vak’alarda bal (tabiî, işlenmemiş ve ısıtılmamış olmalı) ve elma sirkesi karışımı iyi sonuç vermektedir. 

Buğday balı daha tesirlidir. Bir kaşık sirke, bir kaşık balla karıştırılıp ılık suya eklenir, günde 3-4 defa içilir. Bir mendil veya tülbent sirkeye batırılıp bileklerin iç tarafına yerleştirilerek bir bantla sabitlenir.

Ateş:

Bir ölçü sirkeyi, beş ölçü suyla karıştırın. Bu karışımı kompres yapmak ve sarmalamak için kullanın. Bu sirkeli su, yüksek ateşle yanan kimseyi rahatlatacağı gibi, vücuttaki toksinlerin deri yoluyla atılmasını sağlayacaktır.

Ayak sağlığı:

Ayaklarınızı sirke banyosuyla rahatlatın! Bir leğenin içini bileklerinize kadar soğuk suyla doldurun. İçine bir bardak elma sirkesi ile biraz işlenmemiş deniz tuzu ekleyin. Birkaç dakika boyunca ayaklarınızı suyun içinde hareket ettirin.

Varis:

Bacaklarınızı elma sirkesi emdirilmiş bir bezle sararak yukarı kaldırıp dinlendirin. Bu esnada büyük bir tas içinde bir yemek kaşığı elma sirkesi karıştırılmış ılık suyu için. Yorgunluğu da alması için bu suyun içine bir yemek kaşığı bal ekleyin. 

Rahatlamayı hemen hissedeceğiniz gibi, gözle görülür iyileşme de birkaç hafta içinde gelecektir. Bunu günde bir veya iki defa, yarım saatlik sürelerle uygulayın.

Baş ağrısı:

Bir püskürtücü sprey şişesine su ve elma sirkesi karışımını koyun. Karışımı etrafınıza püskürtüp koklayın. Alna ve şakaklara sirkeyle masaj yapın. 

Ya da orta büyüklükte bir kese kâğıdının dibini sirke ile ıslatıp, aşçı şapkası gibi kafanıza geçirip yarım saat ile bir saat arasında bekletin.

Ya da 50 gr. dövülmüş biberiye ve yarım litre elma sirkesini karıştırıp 3 hafta boyunca dinlendirerek “biberiye sirkesi” oluşturun. Bunu bir tas kaynayan suya bir çorba kaşığı damlatarak koklayın.

Boğaz ağrısı:

Bardağın dörtte biri kadar bal, dörtte biri kadar elma sirkesi hazırlayın. Bu karışımdan her 4 saatte bir, bir yemek kaşığı için.

Gargara yapmak için:Yarım tas sirkeyi, 1 tas suyla karıştırın. Karışıma, bir tutam karabiber ile bir tutam rafine edilmemiş KAYA-deniz tuzu ekleyin. Karışımı ısıtıp gargara için hazır hâle getirin.

Diş sağlığı:

Dişeti problemleri ve aftlar için iki yemek kaşığı sirkeyi bir bardak ılık suya ekleyip ağzınızı bu karışımla çalkalayın. 

Eğer dişiniz ağrıyor ise, biraz sirke ile azıcık kırmızıbiberi ısıtın. Bunu ağzınızda birkaç dakika bekletin. Tesirini artırmak için ılık bir sirkeli bezi yanağınızın dışından kompres yapın.

Göz iltihaplanmaları:

Gözlerdeki iltihaplanmalar ve göz çevresindeki tahriş gibi rahatsızlıklar, bir ölçü elma sirkesi ile dört ölçü su karıştırılarak tedavî edilebilir. 

Bir tatlı kaşığı sirkeyi eklediğiniz bir bardak kaynayıp soğumuş suyla göz banyosu yapabilirsiniz. Düzenli elma sirkesi tüketimi, aynı zamanda, yaşlılığa bağlı gelişen katarakt riskini de azaltmaktadır. 

Sirkedeki beta-karoten burada anahtar rol oynamaktadır. Bu tesiri artırmak için sirke, havuç suyu ile beraber içilmelidir.

Böcek sokmasında Sirkenin Faydaları

Hayvanî ve diğer tür zehirlere karşı sirke birebirdir. Hayvan zehirlerini tesirsiz hâle getirir. Zarar gören bölgeye gül sirkesi sürün; eğer gül sirkeniz yoksa elma sirkesi de aynı işi görür.

Uykusuzluk probleminiz varsa,

Yatmadan önce birkaç yudum ballı sirke suyu için (bir litre suya, 3 tatlı kaşığı sirke ve 125 gr bal da olabilir). 

Ayrıca hâfızayı kuvvetlendirmek, detoks ve kilo vermek için yemeklerde düzenli olarak sulandırılmış elma sirkesi için…

Sirkenin cilt problemlerine karşı faydaları:

Eski tıpta, cilt problemlerinde “başucu” ilacı olarak sirke kullanılmıştır. O dönemde pamuk veya yün sirkeye batırıldıktan sonra hastalıklı bölgenin üzerine konularak, cilt rahatsızlıkları tedavî edilmiştir. 

Eski hekimler, morarma ve şişme gibi problemlerde özellikle şiş ve ödem olan yerlerde, şişmeyi önleyici ve giderici olarak sirkenin iyi bir şifâ kaynağı olduğunu söylerler. Sirke, kanayan yaralarda hem kanamayı durdurucu, hem de iltihap kurutucu özelliği vardır. 

Böcek ve arı sokmasında da, ısırılan bölgeye hemen sirke sürülür. Varsa, kaşıntıyı giderir. 

Ateş yanıklarında hemen sirkeli bez sarılıyor. Bitlenmeye karşı da sirkenin olumlu tesiri vardır.

Sirkenin saçlarda kullanımı:

Saçların daha parlak bir görünüme kavuşması, kepek probleminin ortadan kaldırılması için elma sirkesi imdadımıza yetişir. 

Haftada bir defa uygulanacak elma sirkesi kürü, ilk kullanımdan itibaren farkı hissettirir. Saçlar hafifçe ıslatıldıktan sonra, elma sirkesi, saç diplerine ve uçlarına bolca sürülür. 

Sonra saça sıcak havlu sarıp 1 saat bekletildikten sonra iyice yıkayıp durulanır. Ayrıca saç durulama suları için 1 litre suya bir su bardağının üçte biri kadar elma sirkesi ilave edilerek daha parlak saçlara kavuşulabilir.

Salatalarda Sirkenin Faydaları 

Sirke, sebzelerde ve yeşilliklerde bulunan, insan sağlığına zararlı bakterileri öldürdüğü ve üzerindeki kimyevî atıkları da temizleme özelliğine sahip olduğu için mutlaka kullanılmalıdır.

Ancak “tabiî”, yani “hakikî sirke” diye tarif ettiğimiz sirke bu özelliklere sahip olduğu için sebzeleri temizlerken de mümkünse tabiî mayalanma (fermantasyon) sirke tercih edilmelidir.

“Kimyevî” sirke asidi ile yapılan sirkeler hiçbir zaman ve hiçbir yerde “hakikî” sirkenin tesirini göstermez.

SAĞLIKLI BESLENME

SERA RESTAURANT

SERA İLETİŞİM

Beyaz Ekmek Morfin Gibi Etki Yapıyor

Beyaz Ekmek, Dünya ortalamasının beş katı ekmek tüketiyoruz.

Beyaz Ekmek Morfin Gibi

Beyaz Ekmek Morfin Gibi

Beyaz Ekmek Morfin Gibi Etki Yapıyor

Prof. Dr. Ahmet AYDIN Röportajı

Mine ŞENOCAKLI

Dünya ortalamasının beş katı ekmek tüketiyoruz. 

Oysa beyaz ekmek hem şeker içerdiği için diyabete yol açıyor, hem de içindeki gluten maddesinin direkt morfin etkisi var. 

Yani bağımlılık yapıyor! 

Özellikle çocuklar başka bir şey yemek istemiyor.

Algılamaları bozuluyor. 

Bu yüzden beyaz ekmek yemeyi kesinlikle kesmek gerekiyor. 

Çünkü halkın akıl sağlığı ciddi şekilde etkileniyor bu beslenme yüzünden!

Bu onunla üçüncü söyleşim ve yine gördüğünüz gibi şaşırtan bir başlık var. 

Bundan önce kutu süt ve kolesterol tartışmaları üzerine yaptığım iki söyleşide de bilinenlerden çok farklı görüşler ileri sürmüştü ve çok tartışılmıştı. 

Kısaca birini hatırlatayım, siz de hatırlayacaksınız, çocuklara okul sütü kampanyasına karşı çıkmıştı.

Gerekçesi çok netti Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Aydın’ın; “135 derece yüksek ısıda kaynatılmış, içinde tek bir faydalı bakteri kalmamış, dayanıklı beyaz eşya gibi bir süt!’ diye tarif etmişti UHT sütü ve eklemişti; “Bu süte alışan çocuk bir daha kurtulamıyor.

UHT Süt

Başka bir şey içmek, hatta yemek istemiyor. 

Bu süt morfin gibi, hem bağımlılık yapıyor hem de ağrı kesici özelliği var!

Bu çocuklar yere düştü mü ‘Uf oldu’ deyip kalkıyor ayağa, oyuna devam ediyor.

Normal bir çocuk ise feryat figan ağlıyor. 

Ama bunun bedeli ağır, zira çocuk ağrı hissetmiyor, ağlamıyor, ama astım, tiroid, MS gibi hastalıklara çok daha kolay yakalanıyor. 

Dikkat bozukluğu ve hiperaktivitenin müsebbibi de büyük oranda bu sütler.

Eğer kutu süt kampanyası sürerse morfinman bir nesil yetiştireceğiz!”

Peki hiç mi ekmek yemeyeceğiz? 

Hayır, ekşi mayayla yapılan tam buğday ekmeği yenebilir, ama öyle somun somun değil! 

Sabah kahvaltılarında bir, hadi en fazla iki dilim. 

Niye mi? 

Her şey gibi azı yarar, fazlası zarar!

Çocuğunuzu doğru beslerseniz AIDS bile olsa hafif geçirir!

Hocam, üst üste iki ayrı söyleşi yaptım. 

Ağırlıklı olarak kanseri ve sebeplerini konuştuk.

Bir kez daha anladım ki, beslenme ve hastalıklar arasında çok büyük bir ilişki var. 

Aslında pek çok hastalığa yakalanmamak mümkün.

Diyelim ki yakalandık, o hastalık kanser bile olabilir, atlatmak mümkün… 

O zaman çocuklarımızı nasıl beslememiz lazım?

Hep söylüyorum, çocuğunuzu düzgün beslerseniz AIDS bile olsa hafif geçirir. 

Bunun da birinci kuralı unlu şekerli gıdalardan uzak duracaksınız. 

Çocuğunuzu da uzak tutacaksınız. 

Aksi halde metabolik sendrom olursunuz.

 Metabolik sendrom nedir?

Henüz daha diyabetin oluşmadığı, o dereceye gelmediği döneme biz metabolik sendrom diyoruz. 

Diyabet buzdağının görünen kısmı. 

Oysa buzdağının yüzde 90’ı denizin altındadır, işte orada bu hastalığı görürsünüz. 

Bütün hastalıkların anası metabolik sendromdur. 

Pek çok kanserin, koroner kalp hastalığının, diyabetin, kemik erimesinin, astımın, hipertansiyonun, osteoporozun, depresyonun ve otizmin ana nedenlerinden biridir.

Bu hastalığı engellemezseniz başınız beladan kurtulmaz

Bu yüzden de eğer şişmanlığı sadece bir kilo meselesi olarak görürseniz çok büyük yanlış yaparsınız. 

Çünkü şişmanlık bir hastalık ve öldürüyor! 

Metabolik sendromu olanların yüzde 80-90’ı ise şişman.

Peki bu sorun ilk nasıl başlıyor?

Bir insanda diyabet ya da koroner kalp hastalığı 40 yaşında birden bire olmuyor. 

Çocukluğunuzda beslenme alışkanlığınıza bağlı olarak yavaş yavaş hastalanmaya başlıyorsunuz. 

Kan şekeriniz yükseliyor yükseliyor, 100-110’ları bulunca ‘Diyabet oldun’ diyorlar. 

Metabolik sendrom ise daha siz diyabet olmadan önce vücudunuzdaki iltihap hücrelerini artırıyor ve damar sertliği de çocukluktan itibaren başlıyor.

30’lu, 40’lı yaşlarda değil!

O bizim “aterom plağı” dediğimiz, iltihap hücreleri damarlarda birikiyor birikiyor ve sonunda damar tıkanıyor. 

Oradan kopan bir pıhtı parçası sizin kalp damarınıza ya da beyninizdeki bir damara gidiyor orayı tıkıyor.

Enfaktüs geçiriyorsunuz ya da felç oluyorsunuz.

İşte böyle bir son istemiyorsanız unlu şekerli gıdalardan kesinlikle uzak tutacaksınız çocuğunuzu.

Ekmeğe boya katıyorlar

Bu konuyu sizinle daha önce konuştuğumuzda, 

“Bu kadar basit mi?” demiştim.

Nedense ilk anda kolay gibi gelmişti unlu şekerli gıdaları kesmek…

Evet. O zaman da söylemiştim. 

Bu basit bir cümle ama bir düşünün. 

Unlu şekerli gıdalar diyorum.

Yani ekmek, makarna, pilav, börek, çörek, poğaça, simit… Hepsi çok tehlikeli. 

Bu arada tatlılara, şekerlere, hatta meyvelerin çok tatlılarına da yanaşmayacaksınız. 

Her türlü gazoz, meyve suyu, hatta doğal meyve sularından bile uzak duracaksınız. 

Aksi halde metabolik sendrom olursunuz…

Öncelikle unlu gıdaların, özellikle de ekmeğin zararlarından başlayabilir miyiz konuşmaya? 

Prof. Canan Karatay ekmeği tümden yasaklıyor…

Ben tümden yasaklamıyorum

Ama kendim ne yapıyorum diye bakarsanız, eğer sabah kahvaltısında tereyağ yiyeceksem o zaman bir ya da iki dilim tam buğday ekmeği yiyorum.

Ekşi mayayla yapılmış… 

Ama tereyağ yemiyorsam o gün, ekmek de yemiyorum.

Ekşi mayanın özelliği nedir?

1950’lere kadar fırıncılar bu mayayı kullanırdı. 

Şimdilerde sadece köylüler ve meraklıları kullanıyor. 

Siz ekmeğin mayasını dışardan almıyorsunuz, hamurdan kendiniz yapıyorsunuz. 

Tabii burada mayalanma süresi biraz uzun. 

Ekmek bu yüzden geç pişiyor. 

Halbuki sanayi mayaları bunu çok daha kısa sürede yapıyor. 

Şimdi fırıncı bunu bilmiyor mu, biliyor. 

Yoksa bedavaya yapacağı bir şey varken, niye para ödeyip maya alsın?

Ama tabii sağlıklı olan ekşi maya…

Neden peki?

Çünkü ekşi maya, probiyotik dediğimiz faydalı mikropları barındırıyor ve sindirimimizi düzenliyor. 

Tahılların içinde bizim kolay kolay sindiremeyeceğimiz bazı enzimler var, bunları çok azaltıyor. 

Bir başka şey daha var unun içinde; gluten. 

Gluten dediğimiz protein de çok zor sindirilebiliyor ve bu bazı insanlarda gluten intoleransına neden oluyor.

Çölyak hastalığı gibi mi?

Bu tam çölyak hastalığı gibi değil, ama ikisinin arasında… 

Maalesef teşhis edilebilen bir hastalık da değil.

Oysa nüfusun yüzde 30-40’ında görülüyor. 

Çok da bilinmiyor. 

Gluten intoleransını, ancak York Testi gibi uygun gıda testlerini yaptırdığınızda fark ediyorsunuz. 

Ve diyetten bir süre unlu gıdaları çıkartmanız lazım ki, eğer buna bağlı migren ağrınız, kronik yorgunluğunuz ya da romatizmal hastalığınız varsa geçebilsin ya da en azından belirtileri azalabilsin..

Dolayısıyla ekmeği ekşi mayayla yaptığınızda içindeki gluten dediğiniz maddeyi düşürmüş oluyorsunuz. 

Ciddi bir şekilde gluten sindiriliyor ve o zaman da bu şikayetler çok daha az oluyor.

Bir de bu ekşi maya ekmeği son derece dayanaklı ve güzel kokulu…

Şimdilerde sarı somun ekmeği çıktı..

Sanırım o da ekşi mayayla yapılıyor…

Evet… Halk Ekmek’in organik ekmeği de ekşi mayayla yapılmış mesela… Geçen gün Halk Ekmek Müdürü, “Yakın zamanda bütün ekmekleri ekşi mayayla yapacağız” dedi. Bu çok sevindirici bir gelişme… Çünkü biz diyoruz ki ekmeğin içinde dört şey olmalı. Bir organik un, iki su, üç kaya tuzu ve dört ekşi maya.

Ama bakıyorsunuz içine neler neler katıyorlar!

Neler katıyorlar?

Beyazlatmak için ya da millet bu aralar kepek ekmeğe düştüğü için, doğal görünsün diye içine boya maddeleri dahi katıyorlar.

Bunların hepsi kanserojen… 

Ama içine ne kadar boya katıyorlarsa, 

ekmek koyu kahverengi bir renk alıyor. 

Halbuki adı üstünde, buğday rengi olmalı!

Ekşi mayalı tam buğday ekmeği yiyin

Peki ya ekmekte sınır ne olmalı?

Mümkünse hiç yenmesin.

Türkiye’de halkın aldığı kalorinin yüzde 50’si ekmekten… 

Türkiye dünya nüfusunun yüzde 1’ini oluşturuyor.

Ama tükettiği ekmek miktarı dünyanın yüzde 5’i!

Yani dünya ortalamasının 5 katı ekmek tüketiyoruz. 

Tabii ki ekmeği bu kadar çok yerseniz, yeteri kadar sebze ve meyve yemiyorsunuz, sağlıksız besleniyorsunuz. 

Bir başka şey daha var tabii; ekmeğin uyuşturucu bir etkisi var.

Nasıl?

Nasıl ki sütün morfin etkisi var diyorsak, ekmeğin içindeki glutenin de morfin etkisi var. 

İyi sindirilmemiş gluten morfin etkisi yapıyor. 

O nedenle de bir bağımlılık oluyor ekmeğe. 

Yemeden duramıyorsunuz.

Ekmek gerçekten de morfin etkisi mi yapıyor?

Tabii… 

Gluten morfini deniyor. 

Ama bu çok yaygın olarak bilinen bir şey değil.

Yani beyaz ekmek de sigara gibi bağımlılık yapıyor öyle mi?

Evet. 

Mesela biz otistik çocukların hemen hepsine glutensiz ve sütsüz bir diyet veriyoruz, sonra bakıyoruz algılamaları artıyor. 

Çünkü bir kısmı o kadar düşkün ki ekmeğe ve süte, ağrıyı bile hissetmiyorlar.

Çocuk düşüyor ama ağrı hissetmiyor.

Eğer ağrıya çok dayanıklıysanız böyle, bir probleminiz var demektir.

Nasıl?

Çünkü glutenin de tıpkı morfin gibi ağrı kesici özelliği var. 

Mesela süte çok düşkünseniz bu çok muhtemelen sütün morfinidir. 

Eğer ekmeğe çok düşkünseniz bu glutenin morfinidir. 

Ya da her ikisi birdendir. 

Mesela otistik çocukların yaklaşık dörtte üçünde bu var.

Ve ekmeksiz bir diyet uyguladığımız zaman algılamalarının hemen açıldığını, ağrıyı iyi hissettiklerini ve konuşmalarında problem varsa, konuşmaya başladıklarını görüyoruz.

Tabii ki yüzde 100 hepsi bununla düzelmiyor.

Ekmek eşittir şeker demek!

Ama ekmeği ve sütü kestiğiniz zaman genelde düzeliyor…

Tabii…

Ya glutensiz ekmek kullanıyoruz ya da rahatsızlık biraz daha azsa, “Ekşi mayalı bir ekmek yesin çocuk” diyoruz, bir süre sonra düzeliyor.

Bu genel olarak insan sağlığı açısından da çok önemli. 

Ama çocuklar çok daha çabuk etkileniyor. 

O yüzden çocuklarımızda davranış bozuklukları çok var.

Otizm on binde bir görülürdü çocuklarda, şu anda yüzde 1 oranında. 

Beslenme bozukluğuyla birlikte arttı..

Dikkat dağınıklığı ve hiperaktivite ise neredeyse 4-5 çocuktan birinde var. 

Çünkü cips yiyorlar, abur cubur yiyorlar, çok ekmek yiyorlar.

Bir de tabii ekmek çok ucuz. 

O yüzden de çok yeniyor…

Doğru ama o ucuzluk bize hastalık olarak geri geliyor.

Çünkü ekmek iki açıdan zararlı; birincisi fazla şeker içerdiği için, ikincisi de direkt morfin etkisi nedeniyle.

Ama dediğim gibi eğer ekmek ekşi mayayla yapılırsa gluten daha çok parçalanıyor ve daha az morfin etkisi gösteriyor.

O yüzden ekşi mayalı ekmek yemek gerekiyor.

Tıpkı eskiden olduğu gibi…

Dikkat ettim, çocukların çoğu beyaz ekmeğin de kabuğunu değil içini yiyor…

Bir kere daha yumuşak, ikincisi de içinde daha fazla gluten ve şeker var… 

Onun için daha fazla yiyor. 

Çünkü ekmek eşittir şeker! 

Yani un nişastadır…

Bir çay şekeri ya da mısır şurubu gibi değil tabii. 

Onlar daha çok glikozdur. 

Ekmek onlara göre biraz daha masum ama çok miktarda yiyoruz.

Ve beyaz ekmeğin içinde vitaminler ve mineraller yok. 

Çünkü bunlar en çok ekmeğin kabuk kısmında, bir de unun ruşeym dediğimiz, oğulcuk kısmında olur. 

Ama siz unu beyaz un olarak ayırdığınızda, her iki kısım da yok oluyor. 

Yani ekmek yiyerek neredeyse sıfır vitaminli bir gıda almış oluyorsunuz.

Bu yüzden de beyaz ekmeği kesinlikle azaltmak ya da kesmek gerekiyor. 

Tabii bu arada halkın akıl sağlığı da ciddi şekilde etkileniyor bu beslenme yüzünden. 

Çünkü dediğim gibi bir nevi kronik, morfin etkisi yapabiliyor ekmek ve algılaması değişebiliyor insanların…

Konsantrasyonu bozabiliyor.

Bunu özellikle çocukta çok bariz yapabiliyor. 

Ama büyüklerde de bu etki oluyor.

SAĞLIKLI BESLENME

SERA RESTAURANT

SERA İLETİŞİM

Mantarlı Et Söğüş

Mantarlı Et Söğüş

Mantarlı Et Söğüş

Mantarlı Et Söğüş

Mantarlı Et Söğüş

Perpa Ticaret Merkezi B Blok Kat:5 No:495  34384 Şişli / İstanbul

GÜNÜN YEMEKLERİ

SERA YEMEKLER

SERA ANA SAYFA

SERA İLETİŞİM

Kafkas Kebabı Patates Yufka Yeşil Biber Domates

Kafkas Kebabı Patates Yufka Yeşil Biber Domates

Kafkas Kebabı

Kafkas Kebabı

Kafkas Kebabı

Kafkas Kebabında patatesler rendenin iri tarafıyla rendelenir veya kibrit patates şeklinde de hazırlayabilirsiniz. Patateslerin nişastası gidene kadar yıkanarak kevgirle süzdürüldükten sonra geniş bir tavada azar azar kızartılır.

Diğer tarafta etler suyunu çekene kadar pişirilir ve ince doğranmış soğan ve zeytinyağı ile kavrulur. Salça ve domates sosu ile kavrulduktan sonra etlerin üstünü örtecek kadar su ilave edilir.

Son olarak tuz ve baharat ilave edilip fırına verilir.

Porsiyonlamak için daha önceden hazırlanmış yufkaya sarılarak servis tepsisine alınır.

Afiyet Olsun…

Perpa Ticaret Merkezi B Blok Kat:5 No:495  34384 Şişli / İstanbul

GÜNÜN YEMEKLERİ

SERA YEMEKLER

SERA ANA SAYFA

SERA İLETİŞİM

Arnavut Ciğeri

Arnavut Ciğeri

Arnavut Ciğeri

Arnavut Ciğeri

Perpa Ticaret Merkezi B Blok Kat:5 No:495  34384 Şişli / İstanbul

GÜNÜN YEMEKLERİ

SERA YEMEKLER

SERA ANA SAYFA

SERA İLETİŞİM

Püreli Et Cipsi

Püreli Et Cipsi

Püreli Et Cipsi

Püreli Et Cipsi

Perpa Ticaret Merkezi B Blok Kat:5 No:495  34384 Şişli / İstanbul

GÜNÜN YEMEKLERİ

SERA YEMEKLER

SERA ANA SAYFA

SERA İLETİŞİM

Dana Biftek

Dana Biftek

Dana Biftek

Dana Biftek

Perpa Ticaret Merkezi B Blok Kat:5 No:495  34384 Şişli / İstanbul

GÜNÜN YEMEKLERİ

SERA YEMEKLER

SERA ANA SAYFA

SERA İLETİŞİM

Dana Rosto Sebzeli

Dana Rosto Sebzeli

Sebzeli Dana Rosto

Sebzeli Dana Rosto

Dana Rosto

Dana Rosto Nuardan yapılır.

Nuar

Budun farklı bir parçasıdır, bacaktan karına doğru olan kısmı, sinir ve yağ yoktur. Halk arasında rosto olarak da isimlendirilen birinci kalite ettir. Nuar, yağsız tercih edenlerin severek tükettikleri ve tek başına pişirildiğğinde de son derece lezzetli olan bir et cinsidir. Haşlanır ve ROSTO yapılır.

Perpa Ticaret Merkezi B Blok Kat:5 No:495  34384 Şişli / İstanbul

GÜNÜN YEMEKLERİ

SERA YEMEKLER

SERA ANA SAYFA

SERA İLETİŞİM